Sayfalar

14 Mart 2015 Cumartesi

Bir GP Rehberinden 3 Adımda GP’ye katılmak


Sezonun ilk sıralamasını geride bıraktık bile. Aslında bu rehberi daha önce yazmak isterdim, fakat bu motivasyonu bulmam için sezonun başlaması gerekti. 3 aylık sessizliğin ardından haftasonu uykusundan feragat anlamına gelsede Avustralya GP’si için uyanmak hiç zor gelmedi. 
 Haftanın en güzel günü yarış olan pazarlarken, yılın en güzel tatilleri ise yarışa gidilebilen tatiller oluyor. Sezona başlarken yarışa gitmek isteyenlere yardımcı olmak, deneyimlerimi paylaşmak için bu yazıyı yazıyorum.




Bugüne kadar 6 Türkiye GP’sine, 3 İspanya GP’sine ve 1’de Abu Dhabi GP’sine katılma şansım oldu. Fakat o yarışa mı gitsek, şu pist mi iyi olur derken yavaş yavaş hangi ülkede yarış kaça mal olur, nerelerde neler güzeldir gibi konular hakkında bilgi sahibi oldum.

1- Yarışa gitmek servete mal olur mu?
 Hayır, olmaz. Ülkemizde yurt dışına çıkmak çok pahalı gibi bir anlayış var. Türkiye’de tatile çıkabilceğiniz fiyatlara çok rahatlıkla yurt dışına yarışa gidebilirsiniz. Siz zaten burda tatile gidebiliyorsanız, bir kerede bir çılgınlık yapıp yarışa gidin. Çok daha fazla yenilenmiş olarak döneceksiniz. Formula 1’de harcanan 3 önemli kalem var; otel, uçak ve yarış bileti.  Oteller Türkiye’den daha bile uygun fiyatlarda. Tabii öyle açık büfeler, çılgın servisler beklemeyin fakat yarışa gittiğinizde zaten yatmadan yatmaya otele gittiğinizden odanız temiz olsun yeterli olacaktır. Ekstra otelde yemeğe ve diğer hizmetlere para vermenize gerek yok. Bu yüzden özellikle Avrupa'da kahvaltısız odaları tercih edin derim. Bütün yolculuklar için geçerli olan erken kalkan yol alır felsefeside burada çok işe yarıyor. Yarış haftasonları , yarışın olduğu şehre sizin gibi bir sürü taraftar geleceğini düşünürsek yarış vakti yaklaştıkça otellerin dolması, seçeneklerin azalması ve fiyatların artması gibi sıkıntılara sebeb oluyor. Bir kaç GP dışında gidiceğiniz yerlerde ulaşımın çok gelişmiş olduğunu düşünürek illa da şehir merkezinde kalcam da demezseniz çok daha uygun fiyatlara çok güzel oteller bulabilirsiniz.
 Artık firmalar arası rekabetten dolayı uçak biletleri de çok uygun fiyatlara bulunabiliyor. Uçakta da erken rezarvasyon hayat kurtarabiliyor ama şunu da unutmayın çok popüler şehirlerde her an yeni seferde açılabiliyor. Bu yüzden bilet aldıktan 1 hafta sonra çok uygun bir biletde bulabiliyorsunuz. Bu kısım biraz şansınıza kalıyor. Türk firmasıyla uçmak gibi bir takıntınız yoksa, yabancı firmalarla yapılan aktarmalı uçuşları uyguna ve harika bir uçak içi servisle bulabilirsiniz.
Geriye bir tek yarış bileti kalıyor. Biletler Türkiye standartlarına göre pahalı. Fakat artık ülkemizde ki konserlerin en ucuz biletlerinin bile 100 tl’den başladığını düşünürsek. Ortalama bir tribüne 4 gün için 150-200 euro çok yüksek bir ücret değil. Sonuçta her gün yarışa gitmiyorsunuz. Birde yurt dışındaki çoğu yarışa bilet ücretini verdiğiniz çeşit çeşit etkinliklerde dahil oluyor. Türkiye’de ki gibi sadece yarışa gitmekle kalmıyorsunuz. Bu  konuda da en büyük tavsiyem erken davranmak. Çoğu pist erken dönem indirimleri yapmakta. Hatta bazı pistler çeşitli yarışmalar yapıp hediye biletler dağıtacak kadar cömert. Aman bana mı çıkacak demeyin ve şansınızı deneyin şahsen Abu Dhabi’ye Yas Marina Pisti’nden kazandığım biletle gittim. Siz yeterki takipte kalın. Oldu ki kazandınız gidemediniz, en kötü ihtimalle internetten bileti satarsınız :) 


2- Hadi Parayı Bulduk, Nereden Alacağız Bunları?
 Bu konuda da biraz cesur olunmasını gerektiğini düşünüyorum. Sırf yarışa gitmek için değil, genel olarak yurt dışına çıkmak istiyorsanız, kendinizi biraz özgür bırakın ve araştırmalarınızı kendiniz yapın, turların zevki tabii ki ayrıdır. Fakat hiç bilmediğiniz bir yeri kendiniz keşfetmek her zaman daha eğlencelidir. Teknoloji çağındayız bunu sonuna kadar kullanmalıyız. Gittiğiniz şehri Googlayın, daha önce gidenleri okuyun, gezilcek yerleri bulun ve gitmeden kendinize bir plan çıkarın. Ama benin derdim sadece yarış  diyorsanız  piste ulaşım Almanya ve Belçika GP’si hariç diğer yarışlarda kolaylıkla sağlanıyor. Baktınız hiç bir yer online’da görünen gibi değil,15 euro fazla veririm internetimi alırım derseniz harita uygulamalarınızla her yeri sormadan bile bulabilirsiniz. Fakat ben biraz sosyalim öyle paramı da hatta harcamam derseniz biraz da sıcak ülkelere gidiyorsanız size yardım edecek bir sürü insan bulabilirsiniz siz yeter ki sorun. Türkler misafirperverlerdir tabii fakat bu sadece bize özgü bir özellik değil. İspanya’da kaybolduğumuzda yolunu değiştirip bizi otobus durağına kadar götüren insanlarla karşılaştım. Bu yüzden biraz maceracı ve araştırmacı olup kendiniz gezin derim. Ben online’dan bilet almam dersenizde tur şirketlerine gidin, hepsi size rezarvasyon konusunda yardımcı olacaktır. Yarış biletleri için tavsiyem ise kesinlikle pistlerin kendi resmi siteleri, hem fiyatlar daha uygun oluyor, hemde muhattabınız pistin ta kendisi oluyor. Vize başvurularımıda bugüne kadar hep bireysel yaptım. Aman bana vize çıkmaz, uğraşamam demeyin. Gerekli belgeleri verdiğinizde vize çıkacaktır. Ben biraz daha fazla öderim, biri benim yerime uğraşsın derseniz o da sizin tercihiniz tabii. Fakat arada ki farka pistten kendinize bir hediye alabilirisiniz unutmayın :)

3- ‘İyi Hoş Diyorsun Pınar’da hangi yarışa Gideceğiz’ ? 
 Hangi yarışa gitceğiniz tamamen bütçe ve zevk meselesi. Hiç bir yarış gitmek için çok kötü yada çok pahalı değil. Her yerin zevki farklı olacaktır, biraz daha pahalıysa kesinlikle karşılığını kat be kat alacaksınızdır. Fakat yine tavsiyelerim olacak. İlk olarak izlenecek pistler ve gidilecek pistler var. Eğri oturup, doğru konuşalım yarışı TV’den izlemek yarışı derinlemesine anlamak için kesinlikle,her zaman en ideali ama senede bir yarışıda derinlemesine anlamayın, gidip orada sonuna kadar yaşayın, her hücrenizle orada olup o ortamı tadın derim ben. Yarış seçerkende sevdiğiniz pistlerde çok etknlik kalitesine bakarsanız çok daha eğleneceksinizdir. Senede bir tatilinizi yarışa gitmeye harcayacaksınız eğlenmekte önemli bir etken. Sonuçta Eau Rouge’da oturmadınız sürece ki pistin en pahalı tribünüdür o bölge, pisttin belli bir kısmını gördüğünüzden TV’de izlediğiniz zevki zaten alamıyorsunuz.
Tabi benim bilmediğim bir Padok bağlantınız var pitden yarış izleyebiliyorum derseniz bu pistten izlemek daha zor kuralı geçerli değil, öyle bir durumunuz varsa hiç durmayın koşup gidin birde beni de çağırın :) 



Mutlaka Hayatta 1 Kere Gidilmesi Gereken Pistler

  • Albert Park
  • Redbull Ring
  • Silverstone
  • Spa-Francorchamps
  • Monza
  • Suzuka


 Açıklamama çok gerek yok herhalde yazdığım 6 pistte efsane, her virajını belki de ezbere bildiğiniz, F1’in ana pistleri. Kesinlikle evde izleyip her anının tadının çıkarılmasının gerektiğini düşünüyorum. Fakat buraları bir kerede olsa görmek lazım. Burada Albert Park ve Fuji mesafe olarak uzak olduğundan uçak parasından dolayı pahalıya patlayabilir fakat ikisininde çok sadık taraftar grupları var, eminin çok eğlenceli olacaktır. Özellikle Albert Park etkinlik olarakda son yıllarda çok güçlü GP’ler arasında. Bir taraftar için herşey düşünülen pistlerden olma yolunda ilerliyorlar. Monza, Spa ve Red Bull Ring erken rezarvasyon yapıldığında ve uygun bir tribünle uygun fiyatlara ayarlanabilir. Birtek Spa-Francorchamps’da ulaşım sıkıntı olabiliyormuş. Bir araç kiralamak çok daha mantıklı olabilir oraya gitmek isterseniz. Silverstone için açıklamaya yapmaya gerek yok diye düşünüyorum. F1’in kalbi fakat hem pound olması hemde bu namından dolayı en pahalı yarışlardan biri olabilir. 



Fiyatları Daha Uygun Yarışlar

  • Circuit de Catalunya-Barcelona
  • Nurburgring yada Hockenheim-ring
  • Hungaroring
  • Sochi International Circuit






 Bu pistler içinden en uygunu benimde çok severek gittiğim yer Circiut de Catalunya tabii ki. İlk olarak insanları inanılmaz sıcak, ulaşım harika. Avrupa sezonun açılma heyecanı var buna rağmen genele göre uygun fiyatlara gidebilirsiniz. Sochi’de bize ulaşım olarak çok yakın olduğu ve yeni olduğu için uygun fiyatlarda ve gerçekten harika bir manzarası olduğunu kabul etmek lazım. Almanya’da çok büyük bir F1 kültrüne sahip olmasına rağmen son yıllarda seyirci kaybetmeye başladı, takvimden düşme ihtimalleri bile dile geliyor. Etkinlik olarak çok güçlü olmamaları yanında ulaşım da çok gelişmiş değil bu pistlere. Hungaroring’in genel olarak ‘ucuz’ gibi bir algısı var. Orası da inanılmaz taraftar kitlesi olan bir ülke  fakat bu ilgi pitwalk’u bile yorucu hale getirebiliyor.






I’m So Fancy kıvamında Yarışlar

  • Monte Carlo
  • Marina Bay Circuit
  • Yas Marina Circuit











Bu yarışlar için ne söylesem az kalır, gerçekten F1’in hakkını verdiklerini düşünüyorum. Bu işe bir show gibi bakmak lazım ve taraftarların pistte kalması için her türlü imkanın zorlanması gerekir. Bu pistlerdeki izleyici kitleside klasik yaşlı Avrupa’lı izleyici kitlesi değildir zaten. F1’e sadece F1 için gelen değil, gerçekten iyi vakit geçirmek için gelen insanlardır. Aman öylesi zaten gelmesin demeyin çünkü F1 sadece bir kaç çılgın insanın izlediği bir spordan fazlası. Bu bir çark ve dönmesi gerekiyor. Bunun için her kesimede bir açıdan hitap etmek lazım. O pistte insanları çektikten sonra orada tutmakda önemli. Monte Carlo bir F1 taraftarı olarak gidilebilecek en harkulade Grand Prix kesinlikle, pistin kendisi, yapısı buranın bir star olması için yeterli. Tabi fiyatlar el yakıyor olsada buna kesinlikle değecek bir yer. Singapur ve Yas Marina ise son yıllarda takvime girmiş ve oyunu değiştirmiş pistler. Çok sıkıcılar bunlar neden takvimde demeyin, gidin ve buraları görün o zaman neden takvimdeler anlayacaksınız. Bir F1 taraftarını mutlu edebilecek her türlü etkinlik buralarda mevcut. Öyle ki 3 gün için 1 haftalık yaşamış gibi hissetmiştim Yas Marina sonrası. O kadar çok şey yapmış, o kadar etkinliğe katılmıştık zaman kavramını kaybetmiştim. Diğer pistlere göre bir tık daha pahalı olsalarda, özellikle Singapur için uzaklıktan dolayı uçak fiyatlarıda bir hayli yüksek oluyor, 2 şehirde de çok fazla ve çok kaliteli oteller var. Uygun fiyatlara çok güzel ağırlanacaksınızdır. Bu iki pisti seçerseniz tatil kıvamında bir yarış geçireceğiniz kesin. Diğer yarışların bu etkinliklerden öğreneceği çok fazla şey var.

Amerika Kıtası

  • Gilles Villeneuve
  • Circuit of Americas
  • Interlagos
  • Hermanos Rodriguez



Ben kafaya koydum, gidicem uzaklara illa diyorsanız Amerika kıtasıda harika yarışlar sunuyor. Gilles Villeneuve ve Interlagos efsane pistler arasında, çoğunluklada bolca heyecan ve olay olan yarışlar. Avrupa kafası istiyorsanız Kanada, yok arkadaşım ben latinlerle takılcam diyorsanız Brezilya derim. Amerika pistide iyi etkinlik sunan bir pist olsada işin Nascar’a kayan Amerikan tarzı benim hoşuma gitmiyor. Ama Amerika’ya gitmek görmek istiyorum derseniz, kesinlikle eğlenceli bir yolculuk olacaktır. Meksika ile ilgili malesef bir bilgim yok, tek tavsiyem bir yarışa gidecekseniz bu kesinlikle takvime yeni girmiş bir yarış olmasın.


2. Seçenekler


  • Sepang
  • Sakhir
  • Shangai

  
Koskoca takvimde sadece bu 3 piste bir türlü ısınamadım açıkçası. Buralarda bir işiniz var ve tam o ara yarış varsa tabi gidin. Yarış yarıştır. Çok fazla pist gördüm buralarıda göreyimde diyebilirisiniz. Fakat Çin GP’sine gidip o kadar masraf yapıp, o yolu tepicem diyorsanız Japonya çok daha iyi bir seçenek. Sakhir derseniz güvenlik açışından önerebilceğim bir yer değil. Ayırca illa bir çöle gidicem diyorsanız Abu Dhabi varken ne işiniz var Sakhir’de ! Sepang takvimin en ucuz F1 biletlerine sahip olsada uçak burda da çok pahalı. Biletteki fark uçaktan çıkıyor birde üstüne o kadar saat uçuyorsunuz. Deli misinz cicim kalkın gidin Avrupa klasiklerine :) 



Son olarak bir pistte gidecekseniz, pitwalk, imza günü şartlarını öğrenin. Biletinize neler dahil öğrenerek gidin derim. 

Ekstra sorularınız olursa her zaman #GPRehberiniz olarak @pinarhan Twitter’a beklerim.