Sayfalar

7 Ağustos 2014 Perşembe

El Clásico

Yaklaşık 3 ay önce dünyanın en büyük kulüplerinden olan Real Madrid CF'in ve FC Barcelona'nın stadlarını, Estadio Santiago Bernabéu ve Camp Nou'yu, gezme şansına eriştim.
 Barcelona ve Madrid'e gidip bu stadları gezmeyen futbol taraftarına taraftar denmiyor artık. Bu iki büyük takım stadyum turu gibi basit bir olayı alıp, turistik bir etkinlik haline getirmeyi başardı. Bu ezeli rakiplerin derbisinin dünya çapında 400-500 milyon izleyici topladığını düşünürsek aslında bu durum şaşırtıcı değil.

 İlk olarak 'Tour Bernabéu' ile başlamak istiyorum. Stad 3 yılda inşa edilmiş ve 1947 yılında açılmış. 81.000 kişilik kapasitesi olan stad Paseo de Castellana'da bulunuyor. Madrid'in en büyük tren istasyonun da bulunduğu Atocha'da kalırsanız hem Madrid'in güzelliklerinin tadını çıkarabiliyorsunuz hemde stada çok yakın oluyorsunuz. Bunun dışında metro ve otobüslede 'Santiago Bernabeu' duraklarında inerseniz hemen stadın önünde buluyorsunuz kendinizi. Yürümeyi seviyorsanız Atocha'dan 30-40 dakikalık yürüyüş mesafesiyle stada ulaşabiliyorsunuz. Stad cadde üzerinde olduğundan kaçırma gibi bir ihtimaliniz zaten olmuyor.  Otobüsle giderseniz Madrid'in kutlamalarını yaptığı Plaza de Cibeles'i uzaktan görebilir, yürürseniz ise direk olarak önünden geçebilirsiniz.












 Stad bütün ihtişamıyla sizi karşıladıktan sonra biletinizi alıyorsunuz. Biletle beraber stad ve turla ilgili bilgiler olan bir broşürde geliyor. Küçük bir dipnot eğer havaalanından yada otelinizden Madrid haritası alırsanızi haritada ki küçük kuponlarla staddan küçük bir hediye ve indirim de alabiliyorsunuz. Bu tarz bir tura daha önce katılmadığım için içeri belli sayıda kişiyle bir rehberle girildiğini düşünüyordum fakat herkes bireysel giriyor, kalabalığı takip edince zaten yolunuzu buluyorsunuz. Elinizde ki broşür ise mükemmel düzenlenmiş.
 Kralın takımı bu işi harika bir pazarlama taktiği ile yürütüyor. Turu 'Al Lugar Donde Viven Tus Sueños' yani 'Rüyalarınızı yaşadığınız yer' olarak tanıtarak stadın Madrid taraftarına ne ifade ettiğini daha girişte belirtiyor.












Real Madrid taraftarı olarak o stada girmek gerçekten inanılmaz bir heyecandı, gerçekten de bütün bir tur rüya gibiydi. Casillas'ın gezdiği çimenlerde gezmek, Alonso'nun oturduğu kulubeye oturmak, Ronaldo'nun duş aldığı odaya kadar girmek bir taraftar için inanılmaz anılar sağlıyor. Taraftarı bile olmasanız bile sizi etkileyecek bir turken birde tuttuğunuz takım olunca tur ayrı bir boyuta taşınıyor. 2 hafta önce bile kazanılan kupanın tura hemen dahil olması bile bir taraftarının gönlünün nasıl hoş tutulması gerektiğini bildiklerini gösteriyor. Real müzeden başlayarak soyunma odalarına kadar sizi stadın büyük bir bölümünü gezdiriyor. Tur öyle bir tasarlanmış ki tek bile gezseniz sizin yalnış yere girme ihtimaliniz yada bir bölümü kaçırma ihtimaliniz yok. Tur Real'in 4 katlı, Adidas sponsonsorlu 'Tienda Bernabéu' ile son buluyor. Madrid'de ki diğer Real Madrid dükkanları Adidas sponsorluğunda fakat ürün anlamında çok da etkiliyici değildi. 4 kat olmasını rağmen malesef yeterli ürün stoğu ve çeşidi yoktu.
 Camp Nou'ya gelirsek orası da 3 yılda inşa edilmiş ve 1957 yılında açılmış. Stad 99,000 kişilik kapasitesiyle Avrupa'nın en büyük stadı. Ulaşım olarak 'Bernabéu' kadar merkezde değil. Gestión Académica de la Universitat de Barcelona'ya yakın. Yine de ulaşıma zor denmez. Barcelona'nın en büyük tren istasyonu olan Barcelona Sants'dan bir metroyla stada ulaşabiliyorsunuz. Fakat biraz yürümeniz gerekiyor ve bölge Madrid'in ihtişamından çok uzak. Stadın çevresi çok daha iyileştirilebilir.
 Tabi stada geldiğiniz anda durum değişiyor. Bernabéu cadde üstünde bir stad olduğundan genel anlamda bir staddan oluşuyor. Fakat Camp Nou stad, bina ve kafelerden oluşuyor. Real'li biri olarak Camp Nou'yu gezmek beni heyecanlandırmadı yine de güzel bir deneyimdi.













 Tur anlamında Real turunu kesinlikle marka haline getirmiş fakat CampNou sadece bir bilet verip sizi yolluyor. İyi kalpli katalanlar olmasa yolunuzu bulmak biraz daha zor. Müze kısmı özelliklle ciddi anlamda karışık orayı gezerken nereyi gideceğinizi kaçırıp aynı yerleri iki kere geziyorsunuz. Elinizde bilet dışında hiç bir bilgilendirici de olmayınca bir yeri kaçırmadığınızı ümit ederek yola devam ediyorsunuz.
 İki takımın ezeli rekabeti turlarda da devam ediyor. Real'in müzesine Barça'ya atılan goller gösterilirken, CampNou'da Real'le atılan goller tekrar ediliyor.
 Stad rakibinin stadına oranla daha yeni inşa olmasına rağmen tribünler ve arka merdivenler çok daha eskiydi. Bernabéu'dan farklı olarak basın tribünlerini de gezebiliyorsunuz fakat yedek kulubesine oturulmasına izin verilmiyordu. Küçük bir ayrtıntı olsa da neden böyle bir yasak olduğu soru işareti kaldı bende. Tur yine alışverişle son buluyor. Kendimizi 2 katlı 'Barcelona Botiga' da buluyoruz. Barcelona'nın ürünleri gerçekten ağız sulandırıcı. Her türlü ürünün, her çeşidini bulmak mümkün. Aynı çeşitlilik şehir içinde ki dükkanlarda da mevcut. Birde tur çıkışı kendinize dondurma ısmarlarsanız değmesin kimse sizin keyfinize.
 Spor sever olarak 2 stadı gezmek de güzel bir deneyimdi. Kendi takımım olan Real Madrid'in stadı ise gerçekten bir rüyaydı ayrıca bir akşam sonra maça da gitme şansım oldu. Malesef yenilsek de Ronaldo'nun golunu canlı görmedim demem.
 TV'lere kitlensekde sporu yerinde izlemek en güzeli. Bu anlamda stadyumlar taraftarlar için en önemli mabetler. Stadlar geliştikçe, sporda gelişecektir, onu izleyenlerde. Medeniyet seviyesi stadyumlar ve oralarda ki kurallardan rahatlıkla anlaşılabilir. Örnek vermek gerekirse Real- Valenicia maçına girerken üstümüz aranmadı bile sadece biletimiz kontrol edildi. İşte bu kadar basitti içeri girmek. Bütün tribünler neredeyse dolu olsa da ne girişte ne çıkışta bir zorlanma yaşadık. Çünkü herkes güzel 90 dakika geçirmeye gelmişti olay çıkaracak bir durum yoktu.

 Biz en tepelerden maçı izledik, bizim gibi gelen diğer turistlerde 'maksat maç izlemek değil mi parayı daha iyi bir tribüne harcamaya gerek yok o ortamı tadalım' demiş olmalı ki etrafımızda ispanyoldan çok almanlar vardı. Zaten tek bir kale arkasının en alt kısmında tezavurat yapan kesim vardı. Onun dışında klasik golde sesini yükselten, bir kartta ıslıklayan bir kitleyle maç izledik.
 Taraftar kesinlikle sporun en önemli parçalarından biri fakat hem oyundan zevk alıp hemde olay çıkarmadan bu işi yapmanın yolları var demek ki.
 Spor aslında izlemekten zevk aldığınız bir etkinliğe gönülden bağlanmak.  Bizde ülke olarak sporun bir eğlence, güzel vakit geçirmek için bir yol olduğunu anlayıp zevkini çıkardığımız günlere ulaşmamız dileğiyle...